28 Eylül 2012 Cuma

...................


.............söndürmüşüz feneri salaş bir balıkçıda
.............rengimizi sıyırmış ta...
.............vur kadehi ustam bu gece de sarhoşuz!  modundayım birkaç zamandır.Nedensiz sebepsiz bir yorgunluk,tanımsız zamanlar içindeyim... öylece camdan ötesine bakıyor kimi gerçek kimi sahte devinimleri izliyorum..
Çalışmak iyi geliyor, ha bir de şu an itibari ile gerçekleşen sebebini anlayamadığım hiç tanışmadan enerjisini iki üç cümle ile aktaran çok sevgili "sevilin denizi" enerji, kıpırtı ,tıkırtı kavramlarını hatırlattı sanki..Anlayamıyorum gerçekten nasıl oluyor da bu kadar enerji alıyorum..öylesine açmıştım ki bilgisayarı hiç dönmeyecek sandığım enerjimi (en azından kırıntılarını) yakalar gibi oldum..Sevilcim sevgilerimi yolluyorum sana...

13 Eylül 2012 Perşembe

ORTAKÖY....


                                                    Ortaköyde bir akşam üzeri....
Özgürce  ve sereserpe at adımlarını..İster el salla boğazın telaşlı sularına ister öylece kal! Çevir başını sokaklara, dokun..satın almasan da dokun işte! al hevesini...Elinin gittiklerine göre karakter tahlili yapan burnu hızmalı,"sokakta hayat var "sloganını bedenine tam oturtmuş tezgahtarlara gülümse...Nefes al..öyle derin derin değil bir çırpıda al ki enerjinin zerresi bile ziyan olmasın..Yaşadığını unutma,unutma ki daha çok yaşa........





10 Eylül 2012 Pazartesi

ve hoşgeldin dedi İstanbul...

Her tatili iple çeker ,çokça dinleneceğim umuduyla yapılan planları uygular, uygulamanın verdiği yorgunlukla dinlenmek üzere döneriz evimize..Tıpkı geçen yıllar gibi bu yıl da uzuunca bir tatilin ardından koşa koşa geldim evime..Nasıl da özlemişim-hatta buzluktaki üzüm kalıplarımı bile özlemişim- desem mübalağa etmiş sayılmam..Her eylül minicik te olsa  küçük dokunuşlarla bir yenilenme geleneği yaratmıştım...Tatille ruhumu yeniler,dönüşte de yaşam alanımı tazeler o küçücük değişimlerle büyük sevinçler yaşardım kendi kendime...
     Ama bu yıl tuhaf bir duygu vukuu buldu hücrelerimin derinliklerinde! Biraz düşündükten sonra buldum galiba adını!! Evet evet ben 30 yaş sendromuna girmiştim..Renkler beni boğmaya başladı..Halılar üstüme üstüme geldi nedense...Sadece beyaz görmek istiyordum..ve gözüme ilk çarpan şeyi beyaz yapmaya karar verdim ve hala içinden çıkamadığım bir dağınıklığın içindeyim...
   Tabii bu süreç içinde kaybolmuşken koşa koşa geldiğim istanbul,ayılıp bayıldığım istanbul...trafik çilesi koymuşlar adını bense "intihara teşebbüs anı" diyorum, tam 4 saatte Ümraniyeye geçmemize izin verdi..En keyifli halimizle  evimizden çıktığımızda saat 17.30, arkadaşlarımıza vardığımızda saat 21.40 civarındaydı...
  Ve İstanbula döndüğümüzün gerçek kanıtıydı...